PEYGAMBERİMİZİN EN ÇOK YAPTIĞI ZİKİR! / Kerem Önder
Loading advertisement...
Preload Image
Up next

Video title

Cancel

PEYGAMBERİMİZİN EN ÇOK YAPTIĞI ZİKİR! / Kerem Önder

“Rabbine hamdederek şanının yüceliğini dile getir ve O’ndan af dile;
Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir.”

Sen, iç ve dış bütün uzuvlarını Bana taat ve ibadete sevkettin, Ben de kullarımı, sana itaata şevkettim. Bu hususda, “insanlar, fevc fevc Allah’ın dinine girecekler” ifadesinden anlaşılmaktadır. Sen bu üç büyük ve şerefli nimeti elde ettikten sonra, Bana üç çeşit kulluk göster. Çünkü karşılıklı hediyeleşmek, sevgiye sebeb olur. Eğer Ben sana yardım edersem, tesbihatta bulun; fethi nasib edersem, hamdet; kullarım, fevc fevc müslüman olunca da, istiğfarda bulun.” Cenâb-ı Hak, yardımına karşılık, tesbih edilmesini koymuştur. Çünkü tesbih, O’nu, mahlukata benzemekten uzak ve beri olduğunu söylemektir.

“Allah’ın yardımı ve fethi geldiği zaman, Rabbini hamd ile teşbih et” şeklindedir. Hak Teâlâ sanki şöyle demek istemiştir: “Ben zamanı, senin istediğin, yardım, fetih ve zaferin zarfı yaptım. Bu zarfı da, bu tür şeylerle doldurdum ve sana gönderdim. Binâenaleyh sen, bunu Bana boş olarak geri gönderme, aksine, “Hediyeleşin, dostluk kurun” hakikati gerçekleşsin diye, kullukla doldurup gönder. Binâenaleyh sanki Hz. Muhammed (s.a.s), “Ben fakirim, senin bu hediye zarfını neyle doldurayım?” demiş de, Cenâb-ı Hak da, adeta sanki, “Eğer başka bir şey bulamıyorsan, en azından lisanını, teşbih, hamd ve istiğfarla hareket ettir…” demiştir. Hz. Muhammed (s.a.s), bunu yapınca, “hediyeleşin…” emrinin manası tahakkuk etmiş oldu. Bu tahakkuk edince de, şüphesiz, “karşılıklı muhabbet besleyin” emri tahakkuk etmiş oldu. İşte bu yüzden, Hz. Muhammed (s.a.s), “Habibullah – Allah’ın sevgilisi” olmuştur.

Nusratın Gecikmesinin Hikmeti
Birinci Fayda: Bil ki, Hz. Muhammed (s.a.s) hak üzere olduğu halde, yardım ve nusretin uzun seneler gecikmesi insanın kalbine ağır gelir ve insan gönlünde, “Ben hak üzere isem, ey Rabbim, bana niçin yardım etmiyorsun; bu kafirleri niçin bana musallat kıldın?” şeklinde bir istifham uyanır. İşte hatıra gelebilecek böyle bir düşüncenin önüne geçmek için, Cenâb-ı Hak, tesbihatta bulunmayı emretmiştir. Ama bizim, “Bu tenzihten muradı, “Allahım, sen, herhangi bir kimsenin sana karşı bir şey hak etmiş olmasından münezzehsin. Bilakis, yaptığın her şeyi sen, ancak, ilahi meşietin muktezasınca yaparsın. Binâenaleyh sen, dilediğini dilediğin gibi yaparsın…” şeklindedir.” dememize gelince, buna göre teşbihin faydası, Allah Teâlâ’yı, herhangi bir kimsenin O’na karşı bir şeyi hak etmiş olmaktan tenzih etmektir.
Sonda veya Başta Hamd

Hak yolda yürüyenlerin iki yol ve tarzı vardır: Onlardan bir kısmı, “Gördüğüm her bir şeyin sonrasında Allah’ı gördüm” derken, kimileri de, “Gördüğüm her şeyden önce Allah’ı gördüm” der. Şüphesiz bu yol, daha mükemmeldir. Ama, hikmete dair ilim ve alametler açısından olmasına gelince, bu böyledir; çünkü müessirden esere inmenin mertebesi, eserden müessire inmenin mertebesinden daha yücedir.
Rivayet ehlinin fikirleri açısından böyle olmasına gelince; zira, nurun kaynağı, vacibu’l-vücud olan (Allah)’dır; zulmetin kaynağı ise, mümkinü’l-vücûd’dur. Birincisi temaşaya dalmaksa, şüphesiz, daha şerefli ve üstündür. Bir de, asi ile tabi olana istidlalde bulunmak, tabi olan ile asla istidlalde bulunmaktan daha kuvvetlidir. Bu husus sabit olunca biz deriz ki: Bu ayet, iki yolun en kıymetlisi olan bu yola delalet etmektedir. Bu böyledir, zira Cenâb-ı Hak, Hâlık ile meşgul olmayı, nefs (kişinin kendisi) ile meşgul olmadan önce getirmiş, böylece de, Hâltk ile ilgili olarak şu iki hususu zikretmiştir:
Teşbih, Tahmid (hamd etmek).. Daha sonra ise ulema, üçüncü mertebede istiğfarı zikretmişlerdir ki, bu istiğfar da, hem Hâlık’a, hem de halka (mahluka) iltifat etmekle içice olan bir hal ve durumdur
Yani, sen, Allah’ın sana yardım ettiğini görürsen, bu yardıma müstehak olduğun için, yardıma erdiğin zannına kapılma; aksine Cenâb-ı Hakk’ın, mahlukattan hiç kimsenin O’ndan herhangi bir alacağı bulunmasından münezzeh olduğuna inan. Cenâb-ı Hak, Mekke’nin fethine mukabil, Kendisine “hamd” edilmesi, mükellefiyetini getirmiştir. Çünkü nimetlere ancak hamd ile karşılık verilir. Derken Hak Teâlâ, insanların hak dine bölük bölük girişlerine karşılık da, Hz. Peygamber (s.a.s)’in istiğfarda bulunması, mükellefiyetini getirmiştir. Bu da Hak Teâlâ’nın, “Günahına erkek ve kadın mü’minîer için istiğfar et” {Muhammed, 19) ayetinden kastedilen husustur. Bu, Taraftarın çok olması, kalbi, malum ve itibar sevgisi ve lezzetiyle meşgul eden şeylerdendir. Binâenaleyh işte bu kadarcık (meşguliyet) günahın için, İstiğfarda bulun. Ayrıca sana tabi olanların günahları için de mağfiret talebinde bulun. Çünkü onlar sayıca çok olunca, günahları da çok olur. Dolayısıyla senin kendileri için istiğfar etmene ihtiyaçları da o nisbette çok ve ileri olur.

* Subhanallahi ve bihamdihi subhanallahil azim zikrinin fazileti hikmeti ve sevabı