Sadece öğüt ver ve düşündür. / 06.10.2020 / Kerem Önder
Loading advertisement...
Preload Image
Up next

Video title

Cancel

Sadece öğüt ver ve düşündür. / 06.10.2020 / Kerem Önder

فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنتَ مُذَكِّرٌ

Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin.

لَّسْتَ عَلَيْهِم بِمُصَيْطِرٍ

Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.

إِلَّا مَن تَوَلَّى وَكَفَرَ

Ancak, kim yüz çevirir, inkâr ederse,

فَيُعَذِّبُهُ اللَّهُ الْعَذَابَ الْأَكْبَرَ

Allah onu en büyük azaba uğratır.

إِنَّ إِلَيْنَا إِيَابَهُمْ

Şüphesiz onların dönüşü ancak bizedir.

ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا حِسَابَهُمْ

Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir. (Ğâşiye 21-26)

“Bil ki Allah Teâlâ, birliğinin ve Ahiretin doğruluğuna dair delilleri izah edince, Hz. Peygamber (a.s)’e, “Sen hemen hatırlat. Sen ancak bir hatırlatıcısın” buyurmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s)’in hatırlatması ise, bu ve benzeri delilleri getirmek, bu deliller hususunda tefekküre teşvik etmek ve bunu terketmekten kişileri sakındırmakla olur ki, bu da, Allah Teâlâ tarafından Hz. Peygamber (s.a.s)’i hatırlatmaya, bu yolda, karşısına çıkan her türlü şeye göğüs germeye bir teşvik ve Hz. Peygamber (s.a.s)’in, başka şey için değil, ancak bunun için gönderildiğini beyandır. İşte bundan dolayı Cenâb-ı Hak, ”Sen ancak bir hatırlatıcısın” buyurmuştur.

Zorba Değilsin: Keşşaf sahibi ayetteki, “Musaytır” kelimesine, “musallat kılınmış, hükümran” manalarını vermiştir ki, buna göre ayetin manası, Cenâb-ı Hakk’ın tıpkı, “Sen onların üzerinde bir zorba değilsin” (Kaf, 50/45) ayeti ile, “Sen insanları, mü’min olmaları için zorluyor musun?” (Yunus, 10/99) ayeti gibi olmuş olur. Bu kelimenin, Temîm lehçesine göre, tîn’ın fethasıyla, “Bimusaytara” şeklinde olması gerektiği de, ileri sürülmüştür. Çünkü Temîm lehçesine göre bu kelime müteaddidir. Buna göre mana, “Sen ancak, hatırlatma ile emrolundun. Ama, senin onlar üzerinde hükümran olmana, derken, onları kılıçtan geçirmene, yahut onları imana zorlamaya gelince hayır böyle yapamazsın” şeklinde olur. Bu manayı verenlere göre, bu ayeti, kıtal ayeti neshetmiştir. Bu, müfessirlerin tümünün görüşüdür. Bunun ne demek olduğu, Cenâb-ı Hakk’ın, “Yoksa onlar zorlayıcı mıdırlar?” (Tur, 52/37) ayetinin tefsirinde geçmişti.

En Büyük Azab Denilmesinin Sebebi: 1) Bu, “kafirlerin azabı, bu noktaya ulaştı… Ki bu, en büyük azabtır. Zira, bunun dışındaki fasılın azabına gelince, bu azab, kafirinkinden daha düşüktür. İşte bundan dolayı Cenâb-ı Hak, “Biz, ona büyük azabı değil de, onlara mutlaka yakın azabtan taddıracağız…” (Secde, 32/21) buyurmuştur.
2) Bu, cehennemin en alt kısmında olan azab demektir.
3) En büyük azab, bazan, dünyada da gerçekleşebilir. Ve bu, kılıçtan geçirilme, çoluk çocuğun esir edilmesi, mallarının ganimet olarak alınması ile olur. Ama birinci görüş uygun ve doğruya daha yakındır.

Dönüş Bizedir: Bu ayet, “Feyuazzibuhu’llahu’l-azabe’l-ekber” ayetiyle ilgili bir ifadedir. Cenâb-ı Hak bu ifadeye, kendisi yüzünden Hz. Peygamber (s.a.s)’in kalbinden onların küfür üzere kalmalarından dolayı duyduğu üzüntüyü bertaraf etmek için yer vererek, adeta, “Onlardan dolayı kendini üzme. Onlar inad edip işi yokuşa sürseler, inkâr ve yalanlama da bulunsalar bile, onların varacakları yer, söz verdiğimiz yerdir. Ve onların hesabı bize aittir” demek istemiştir.
Soru: Burada şöyle bir soru sorulabilir: Kafirleri hesaba çekmek, ancak onlara, ilahi bir cezada bulunmak içindir. Ceza vermek ise, Cehâb-ı Hakk’ın hakkıdır. Halbuki, hükümran ve hükümdar olana, Kendisinin hakkını tastamam almak farz ve vacib değildir.
Cevap: Bu, Cenâb-ı Hakk’ın ya, sözden dönmenin kendisinden meydana gelmesinin imkansız olduğu şeklindeki va’di gereği vacibtir; yahutta, hikmeti gereği böyledir. Çünkü, Allah, mazlumun ahını zalimden almasa, O, bu zulme razı olan birisine benzemiş gibi olurdu. Halbuki Allah, böylesi tavırdan münezzehtir. İşte bu yüzden, hesaba çekmesi O’na farz olmuştur.” Razi, Tefsir